18 Şubat 2023 Cumartesi

BİR FELAKETİ YAŞAMAK

         Merhaba, ben Rabia. Aslen Kahramanmaraşlıyım. İşim dolayısıyla şu an Adana’da ikamet etmekte, ASHB'ye bağlı bir kuruluşta sosyal çalışmacı olarak görev yapmaktayım. Tam 12 gün önce ülkece kimilerine göre küçük, kimilerine göre büyük bir kıyamet yaşadık. Bu kıyamette, depremde hayatını kaybeden herkese Allah'tan rahmet, yakınlarına baş sağlığı ve sabır dilerim. Depremzedelere de çok geçmiş olsun, Allah tekrarından korusun. Başın sağ olsun Türkiyem, çok geçmiş olsun.

Bu zor zamanda maalesef hiçbir şey yapamayacağımız bireyler ve durumlar olduğu gibi yardımcı olabileceğimiz, elimizden küçük ya da büyük, az ya çok ne gerekirse yapmamız gereken bireyler de bulunmakta. Çocuk, yaşlı, engelli, kadın vs. Onlara elimizden gelen ne varsa; dua etmek, yanlış bilgi paylaşmamak, maddi manevi destek olmak, arayıp mesaj atarak sevdiklerimize yanında olduğumuzu hissettirmek, kan bağışında bulunmak, gönüllü olarak çalışmak, çocukları depremin yıkıcılığından uzaklaştırmak, TV’den ve  olumsuz görüntülerden uzak tutmak, onların ruhsal ve fiziksel zarar görmemelerine yardımcı olabilmek için çalışmak, onlarla oyun oynayarak veya herhangi bir etkinlik yaparak içinde bulundukları ruh halinden uzaklaştırmaya çalışmak gibi. Özetle elimizden gelen bir şeyler bulunmakta.

Bugün bu yazımda birkaç konudan bahsetmek istiyorum. Yeni kararlar almış bulunmaktayım. Artık Youtube kanalımın (Rabia Almaz) tüm gelirlerini ihtiyacı olanlara bağışlamayı ve her ayın sonunda ne kadar bağış yaptığımızı kanıtlarıyla sizlere açıklamayı düşünüyorum. Sizler de bu konuda katkıda bulunmak için kanalıma abone olabilir, videoları izleyebilir, yorum ya da beğeni atabilirsiniz. Bu konu sizsiz olmaz, bu anlamda sizlerin desteğine çok ihtiyacım var. Desteğini esirgemeyen herkese sonsuz teşekkür eder ve bahsetmek istediğim diğer konulara geçmek isterim. Ama ondan önce bu felakette maddi manevi desteğini esirgemeyen, arayıp halimi hatırımı soran, mesaj atan veya asla merak etmeyen, tek kelam yazmayan herkesin canı sağ olsun. Ve bu zor süreçte desteğini en çok hissettiğim sevgili dostum Betül ARABACI'ya en özel, en kalbi teşekkürü borç bilirim. İyi ki varsın dostum. Varlığına minnettarım.

Evet bahsetmek istediğim diğer konu depremde neler yaşadık, neler yaptık? Bu kısımdan kötü etkilenecekler, o anı hatırlamak istemeyenler olacaktır doğal olarak. O nedenle bu kısmı atlayabilirsiniz. Ama şu da var iyileşmek için hatırlamalı, paylaşmalı ve anlatmalısınız, kendinizi hazır hissettiğinizde. Herman, (ensest ve travmatik stresin anlaşılması ve tedavisine odaklanan Amerikalı psikiyatrist, araştırmacı, öğretmen ve yazar) travma ve iyileşme modelinde vahşete verilen ilk tepkinin vahşetin akıldan çıkarıp atmak olduğunu, bunun kelime karşılığının "dile getirilememe" olduğunu belirtiyor. İyileşmenin evrelerini:

1-      Bir sağaltım ilişkisi

2-     Güvenlik

3-     Hatırlama ve yas tutma

4-    Yeniden bağ kurma olarak tanımlıyor.

Ve bu hiçbir evre kolay olmuyor. İlk önce bireyin kendini hazır hissetmesi gerekiyor ki bu evreleri tamamlayabilsin.

Depremden sonra benim hazır hissetme ve anlatmaya ihtiyaç duyduğum süre felaketten tam 12 gün sonra oldu. Felaket gecesinde sarsıntıda ilk eşim uyandı ve korkuyla bağırdı, deprem oluyor diye. Direkt yatağın yanına çöktük, eşim elimi tuttu ve çok korkuyordu. Benim o an aklıma gelen ve söylediğim ilk şey "Deprem çantamız yok!" oldu. Kolanlardan gelen gıcırtıyı duyuyordum ve o an düşündüm ki "Tamam, öldük." Sanki dünyanın içi dışına dönecekti ve magma bizi yutacaktı. Sonsuz bir karanlıkta kaybolacaktık. O an, tam o an hazır hissettim ölüme. Ölebilirdim, o karanlıkta kaybolabilirdim. Sonra ne kadar sürdü bilmiyorum sarsıntı durdu, ölmedik ve binaya bir şey olmadı. Merdivenlerden ayak sesleri geldi, binayı tahliye ediyorlardı. Montumuzu ve çantamı alıp çıktık biz de. Yedi katlı binanın ikinci katından zor olmadı çıkmak ama kâbus gibiydi her şey. Arabaya geçtik. Aklıma ilk ailem geldi, biz ölmemiştik ama ailem yaşıyor muydu, iyiler miydi? Babam ve anneme ulaşamadım ilk aradığımda ama sonra iyi olduklarını öğrendim. Sonra halamı aradım, telefonu açtı, sesi çok kaygılı ve korku doluydu. Canhıraş, çaresiz bir sesle "Rabia burada evler yıkılıyor, insanlar ölüyor, herkes sokağa çıkıyor!" dedi. Tüm metanetimi o an toparladım, bir çırpıda. "Sakin ol hala öncelikle." dedim. "Siz iyi misiniz, güvende misiniz, hemen güvenli bir yere çıkın!" Allah’tan Asım abi, halamın eşi, evdeymiş. Adil ailesini arıyordu dedim ki birilerini kaybedebiliriz, buna hazırlıklı olmalıyız. Ailesi de iyiymiş. Sonra herkesi aramaya, herkese mesaj atmaya başladık. Herkese sorduğum ilk ve tek soru "Herkes iyi mi?" idi sadece. Sağlıklı mı, hayatta mı? Henüz ne kadar büyük bir felaket yaşadığımızın farkında değildim. Sonra iş yerime gittik, iyiydi herkes. Nöbetçi amirin evi yıkılmış, ailesi enkaz altında kalmış, o da can havliyle ailesinin yanına gitmiş. Ben de tevafuk eseri oradaydım. Hava aydınlandıktan sonra eve geldik, birkaç acil eşya alıp çıktık. Gelme imkânı olanlar, iyi olanlar geldi işe. Bizde tuhaf bir belirsizlik. Ne yapacağız ne olacak soruları kafamızda. Yukarıda bahsettiğim iş arkadaşımız çocuğunu kaybetti, eşi ve diğer çocuğunu sağ kurtardılar. İkinci depremde sosyal serviste çalışıyorduk biz. Deprem oluyor diye bağıranların olması üzerine çıkabilen binadan çıkmaya çalıştı ama iş yeri ciddi anlamda güvenliydi, yani ben buna inanıyordum. Deprem olurken, sarsıntı devam ederken sosyal servisi kilitleyecek, dışarı çıkmaya çalışacak, odalara girip bireyleri kontrol edecek kadar. Yanlıştı aslında bu yaptığımız ama binaya hissettiğim güvenden kaynaklanmıştı bu durum. Sonra tekrar deprem olacak mı, olursa şiddeti ne olacak belirsizliği. Yıkılan evler, ölen insanlar, haber alınamayan Kahramanmaraş ve Hatay. Amcamın evi yıkılmış, daha birkaç senelik olan evi, enkazdan kurtarmış onu kuzenim ve çıktıktan sonra dakikalarca hüngür hüngür ağlamış amcam. Yengemin de kolu kırılmış. Daha sonra amcamla konuştuğumda şok içindeydi ve söyleyecek sözü yoktu.

Sözlerimiz ölmüştü biz ölmesek bile. Depremin bilançosu çok ağır oldu. On bir il can pazarı, kıyamet yeri. Sonraki günler belirsizlik, çaresizlik, binlerce kayıp, acı, hüzün, vicdan azabı, uykusuzluk, yorgunluk, kaygı, stres, iç içe geçen birçok duygu, hissizlik ve tepkisizlik. Ve her şeye rağmen elimizden geleni yapmaya çalışmaktı görevimiz. Hastaneye görevlendirildik daha sonra, hafta sonu da dahil olmak üzere çalışmak, ailesi olmayan çocukları ailesine teslim etmek, kimliklerini tespit etmek üzere. Zor ama tüm ailesini kaybeden bir çocuğun yaşadıkları, yaşayacakları kadar değil. Onun yanından bile geçemez. Elimden ne gelirse yapmaya hazırım ben daima, görevimden çok vicdani sorumluluğum bu. O kadar çok yardıma ihtiyacı olan bireyler var ki. Depremden kurtulup yoğun kaygı yaşayan, aynı odayı paylaştığımız, akşam çıkarken vedalaşıp ayrıldığımız ama ertesi gün bir anda kalp krizinden kaybettiğimiz iş arkadaşımız ve daha nice kayıplardan sonra ben hiçbir duygu hissedemiyordum artık. Tepkisiz kaldım, duygularım dondu sanki. Elim günlerce kaleme gitmedi, artık ruhsal yorgunluktan bitap düşüp ağrılar içinde hasta oluncaya dek. Ve bir anda zihnim yazmaya başladı her şeyi, engel olamadım ve yazıyorum. Ve daha hafif hissediyorum şu anda.

Bahsetmek istediğim bir diğer konu ise koruyucu aile olmak veya evlat edinmek isteyen bireylerle alakalı. Sadece depremzede çocuklara yuva açıp bilinçaltında onu depremden ben kurtardım, bir çocuğu kurtardım düşüncesiyle, narsisizmiyle ve alelacele karar vermek hiç doğru değil. Sırada bekleyen onlarca çocuk var, yuvasını ve sevgisini açacak bir aileye, bireye ihtiyacı olan. Ve çocuk çocuktur, ayırt edilmemelidir. Yaşadığımız bu felaketin ardından ani karar vermek belki bir çocuğu kurtarmaya çalışırken ona daha çok hasar, zarar vermeye neden olabilir. Ki bu süreçler aylarca, bazen yıllarca sürecek bir süreçten ibaret. Devletin sürekli takip ve kontrol etmesini, detaylı araştırma ve incelemelerini içeren. Dilerim bir küçüğe, çocuğa da olsa yardım edebilir, onun hayatına dokunabilirsiniz: Ona zarar vermeden, acele hareket etmeden.

Şimdilik son söze geldim sanırım. Birlik ve beraberlik içinde olduğumuz, tüm insanlara sadece insan olduğu için yaklaştığımız ve her canlının farkında olup onlara değer verdiğimiz, elimizden gelenin daima fazlasını yapmaya çalıştığımız, insan olmaya çalıştığımız, zaman zaman yorulsak da hiçbir zaman pes etmediğimiz, umudumuzu kaybetmediğimiz, nice sağlıklı, güzel günlerimizin olmasını temenni ederim. Şu an hayattayız ve bazı şeyleri yapmaya henüz zamanımız var.

Esen kalın.

 

        Rabia ALMAZ DURMAZ

            Sosyal Çalışmacı

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder